İçinde büyüyen karanlık bu kez öylesine büyüktü ki, çoğu zaman zevk aldığı o yoğun sisten bu kez kendisi dahi korktu.
Yalnız kalmak istedi, çünkü ona yaklaşan her şeyin eriyip yok olabileceğini biliyordu.
Sabırlıydı, iyileşmeyi arzular gibi oldu, ama istemeyi bile beceremedi.
Bir tütün sardı ve karanlık bir boşluk aradı gözleri,
İçindeki karanlığı akıtacağı bir yarık, bir çukur, zift gibi bir gölge,
Duman, gördüğü karanlık, kulağındaki tını, soluduğu hava, hiçbiri onu boğan sıkıntının kaynağı veya tedavisi değildi, olamıyordu.
Bulamıyordu.
Sonlandıramıyordu.
Karanlık ve aydınlık, madde ile mana arasında gidip gelen bir ruhtu,
Yükselip dolan ruhu beklenmedik bir şekilde büyüdü ve yırtıldı.
İçinden koca bir evren genişleyerek açıldı, zerreleri dört bir yana saçıldı.
Artık yalnız kalamıyordu. Her yerdeydi.
Hakim olmak için yok olmak, yeniden doğmak için hakim olmak zorundaydı.
Asla durdurulamayacak bir girdabın içinde kısılıp kaldığını bilerek gülümsedi.
Sonuçsuzluğun hükmüne kanaat getiren gönlü ferahladı.
Sonsuzluk.
Tasmalamaya çalıştığı yazgıya karşı gücü hep yetersiz kalacaktı.
Yaşam olduğu sürece oyun devam etmeliydi ama!
Dağılan zerreler bir araya toplandı, evren kendi içine kapanıp tekrar ona dönüştü.
Bilinçle yeniden var oldu.
Gözler üzerine çevrildi.
Yalnız kalmak istedi, çünkü ona yaklaşan her şeyin eriyip yok olabileceğini biliyordu.
* Parça: This Will Destroy You – Burial On The Presidio Banks
- Babam, Şefim, Erim… - Mar 14, 2023 @ 1:03
- Bir Dün, İki Ölüm, Üç Bugün - Eki 22, 2022 @ 2:29
- Korkuluk - Haz 28, 2022 @ 3:00
Ne sokakların bir adı vardı, ne de hayallerinin bir amacı…
Ne sevinçleri vardı ne kederleri…
Ne sükuneti vardı ne kelimeleri…
Ne ona yaklaşan bir şeyler vardı ne de yok olabiliteleri
Sahi ne vardı?
Varolan ve varölen minik dünyaların sonsuz döngüsü, kimilerini kutsadı, kimilerini lanetledi.
Uçurumlar, girdaplar, dipsiz kuyular, vurgunlar yiyerek büyüdü, değişti.
İnişler kadar çıkışlar da vardı.
Cevaplar kadar, yanıtsız kalan sorular da.
Zıtlıklar birbirini doğurduğu kadar, birbirini öldürüyordu da.
Bir sonuç hiç olmadı, çıkarılamadı.
Planlar yaşatmıyor, daha da öldürüyordu.
Tükettiğin kadarı her zaman doğuyordu, ölenin ardına doğum yetişmiyordu.
Son hakim oldukça, başlangıçlar çoğalıyordu.
Sahi ne vardı? Elde kalan neydi? Kimse bilmiyordu.
Gelenin gidenin hesabı yoktu.