Önceleri yalnız yüzüyordum akvaryumumda. Diğerlerinden tek farkı bu korunaklı akvaryumda olmamdı. Ve hapsolmuş. Bu hapsolmuşluk beni düşünmeye itti. Buradaki fark ne idi? Bu cam nesnede hep dışarı çıkmaktı hayalim. Ama neden? Daha neden dışarı çıkmak istediğimi dahi bilmiyordum. Özgürlüktü işte. Nedensiz, amaçsız, gerçekleş(e)meyen kanatlanış. Ama amacım gitmekti. Okyanusa…
Sonra akvaryumumdan baktığımda dışarıya, orada yüzenlerin gördüklerinden daha farklı şeyler görmeye başladım yalnızlığın getirisiyle. Ve düşünmeye…
Öylece yüzüyordum işte. Düşünüyordum. Ama yalnızdım. “Paylaşmadıktan sonra ne değeri var?” diyordum. Ne önemi…
Birileri bilmedikten eleştirmedikten veya geliştirmedikten sonra bildiğimin veya söylediğimin ne değeri…
Artık okyanusa gitme hayalimden vazgeçmiştim ister istemez. Bu akvaryumun, her köşesi dar geliyordu. Fakat o da nesi? Orada, evet, evet orada birileri daha vardı okyanusa gitmekten vazgeçmiş. Birbirimizi çok iyi anlıyorduk. Daha büyük bir akvaryuma geçmeye ve bizi daha iyi anlayacak dostlara da yer açmaya karar verdik.
Birer kaplumbağa olmayı tercih ettik. Akvaryumunda kafa kafaya vermiş minik birer kaplumbağa. Önce kendi çevremizi keşfedecek, ardından bir gün okyanusa açılacaktık. Aslında, biz öncelikle okyanusa, o büyük mecraya, kendi akvaryumumuzdan bakmak istedik. Böylece okyanusun her yönünü içinde savrulmadan irdeleyebilecektik.
Okyanusa girenler ya okyanusta olduklarını bilmiyorlardı ya da nefes aldıklarını. Onlar için yaşam sadece yaşamdı ve bir süre sonra sadece fiziksel bir fonksiyon halini alıyordu.
Şimide sana gelelim!
Eğer bize katılacaksan sadece cismini değil, kendini de katman gerekli. Her türlü fikri-görüşü-düşünceyi-felsefeyi saygı sınırları içinde paylaşarak daha büyük bir akvaryuma geçmeyi planlıyoruz. Ve diğer akvaryumda seni de görmek istiyoruz.
Eğer bize gerçekten katılmak istiyorsan üyelik bilgilerini doldur, kabuğunu hazırla ve seni genel bir şekilde tanımamızı sağla. Burada kimse üstün değil! Ve o sert kabuğun içinden bakan minik gözlere olabildiğine eşit davranılıyor. Evet, burası sanal bir ütopyanın gerçekleştiği yer!
08 Kasım 2005