Hislerin, düşüncelerin ve beklentilerin kalp atışların gibi düzensizleştiğinde, gittiğin yönü tayin etmeye yetmiyor zihninin pusulası ve kaybolmaya alışıyorsun bir süre sonra, azgın denizin dinginleşmesini beklerken fırtınada, sen dinginleşiyorsun. Öyle dinginleşiyorsun ki, kaybolmanın önemi kalmıyor, en yaman dalgalar bile vız geliyor artık sana, hissizleşiyorsun, denizin sana yaptığı en büyük oyun, en büyük alabora bile seni harekete geçiyormiyor artık. Her halükarda var oluyorsun, bunu istemiyorsun, görüyorsun ama! Oluyor işte… Denizden öte bir şey arıyorsun seni yıksın diye belki, neden gelmiştin buraya gerçekten? Dalgalardan engin, göğe kaldırıyorsun başını. Tepende seni bekleyen koca bir boşluk var. Ama henüz uçmayı öğrenmedin, öğrenecek kadar bekleyebilirsin, dinginsin. Sadece yeniden başlamak için yapman gerekenin beklemek mi, yoksa altındaki mavi denizde boğulmak mı olduğunu bilemiyorsun. Bir sonraki adım ne? Tanrılar doğurmasını ve katletmesini severler. Kendini mi katletmelisin? Bana bildiğin bir şey söyle! Kanın maviye karıştığında yeniden yeşerecek mi için? Bedenin dibe batarken kalmayacak mı gözlerin tependeki göğün mavisinde. Bak işte çıkman gereken yerde bir katman aşağı attın yine kendini! Alışkanlık… Şimdi yine başka bir dipte, kendini boğduğun eski denize, yani şimdiki yeni göğüne ve suda hareketsizce yüzen cesedine bakarken, içindeki filizler yine soldu, kim olduğunu unuttun, hafızanı yitirdin ve kabus yeniden başladı, o cesedin neden orda durduğunu düşünüyorsun şu an. Bu ilk boğulman değil, bir gün uçmayı bildiğini ve bunun kendini boğduğun denizde yüzmekten ibaret olduğunu yeniden hatırlayacaksın. O gün son kez boğulacaksın.
- Babam, Şefim, Erim… - Mar 14, 2023 @ 1:03
- Bir Dün, İki Ölüm, Üç Bugün - Eki 22, 2022 @ 2:29
- Korkuluk - Haz 28, 2022 @ 3:00